Elimizden geldiğince kızlarımın hayatı içerisinde bulunarak, onlara arkadaşlık ve ortaklık etmeye çalışıyoruz. Beraber hatalarımız oluyor, başarılarımız oluyor. Beraberce yürüdüğümüz bu yolda, bildiğimiz çokşeyi yeniden sorgulamayı öğrendiğimiz gibi, bildiğimizi sandığımız çok şeyi yeni öğreniyoruz.
Bu deneyimlerden biri de okul.. “Okullu olmak” ne de olsa bir çocuğum tüm eğitim ve öğretim hayatını etkileyecek, kendi hayatını şekillemek için kazanacağı çok şey var bunun içerisinde. Bizler için akademik başarı çok önemli olmasa da yaşadığımız ülke içerisinde bu da önemli bir faktör. Eğitimci bir arkadaşım ülkemizde uygulanan mevcut eğitim sistemi için, Eğitim – Öğretim değil Eğitim – ÖĞÜTÜM sistemi der. Neyse bu başka bir başlık olabilir.
Şimdi okul çağına gelmiş bir çocuğunuz varsa, ya süslü püslü özel okulları gezerek birbirinden farklı seçenekleri dinleyeceksiniz, yada benim gibi çok özel eğitimci bir arkadaşım Ali Koç’un dediğini dinleyerek “yakınında iyi bir devlet okulu varsa onu değerlendir” seçeneğini uygulayacaksınız. Neyse ki oturduğumuz bölge itibarı, yaşayan popülasyonun dağılımı bu tercihi yapmamıza imkan verdi. Evimize 5 dk yürüme mesafesinde ana okulundan üç yaşından beri arkadaş olan 6 kızımızı aynı sınıfta ilkokula başlattık.
Bu başlama dönemi , bağışlar, öğretmenler, kulisler, dedikodular derken bambaşka bir hikaye çıkarır. “Ha bitti” dediğimiz her noktada bir başka süpriz bizi bekledi. Fakat eşim ve benim için en önemli olan kızımızın sevdiği arkadaşlarıyla aynı sınıf içerisinde severek mutlu bir şekilde okula gidip gelmesi. İlk dönem sonuna yaklaştığımızda bunu hiç kaybetmedik.
Neyse tüm engelleri aştık, büyük mücadeleler sonucunda çağdaş, deneyimli ve Cumhuriyet Öğretmenlerimizden birine kızımızı emanet ettik.
Asıl macera bundan sonra başlarmış, bu sınıflarda bir iki hanım var, onlar hemen organize bir şekilde bir Whatsapp grubu kurar. Bu grupta “Beyaz ayakkabıyı nereden aldınız? Etekler uzun değil mi? Etek boylarını fıtıfıtı yaptırdınız mı?” gibi hazırlık soruları gırla dönerken bir erkek olarak bunları takip etmek gerçekten çok ilgi çekici.
Daha sonra okulda çocuklar birbiriyle samimi olduğunda yapılan yaramazlıklar o bunun saçını çekmiş, o bunu itmiş gibi gündem konuları işlenmekte. Buraya kadar herşey tamam, zaten benimde ağırlıklı odaklandığım nokta çocuğun mutlu olması ve bu mutlulukla öğrenme potansiyelinin artması. O nedenle sık sık okula gidiyorum, öğretmeniyle görüşüyorum, ödevlerini ben yaptırıyorum. Bildiğin 08:00-17:00 mesai, sonra evde mesai… Biricik evladımız yapacağız tabi. Fakat sen o kadar ödevler için uğraşırken bu emek bir kalemde silinip gidiyor.
img_5614-768x91

Hadi buna alıştım, genelde babalar sizin kadar ilgilenmiyor, çok ilgilisiniz gibi yaklaşımlardan alışığım yarı anne muamelesi görmeye ama başıma gelen bir hikayeyi paylaşmak isterim. Aslında ne kadar cinsiyetçiyiz, yaşadıklarımızı ne kadar kabullenmeye gönüllüyüz.
Okula başladığımız zaman bu bahsettiğim Whatsapp grubunu bir veli üstleniyor, bu veliye “Sınıf Annesi” deniyor. Sınıf Annemiz öğretmenle iletişim, sınıf ihtiyaçları ve genel sınıf iletişim ve organizasyonunu yönetiyor. Neyse bu işi yapan arkadaşlarımızla okul ilk açıldığında bir hayli beraber sınıfa ait işleri hallettik, sınıf listeleri yapılması, çizelgeler o bu derken bir hayli aktif olduğumu görünce öğretmenimiz “Özdemir Bey siz Sınıf Annesi olsanız” dedi istemsizce.
Benim içinde çok ilgi çekici kariyer olabilirdi, şaşkınlıkla herhalde” iyi bir anne olabilir miyim hocam? ” diye sordum.
Karşılıklı gülüştük, biraz sohbet ettik, artık ödevler için “Annen söylesin” değil, “Velin söylesin” yazıyor.
Bazı şeyleri değiştirmek için önce kendimizi değiştirmek gerekiyor sanırım. Bu sene acemiliğime geldi seneye kesin sınıf annesiyim!!!
Yazım ilk olarak düzenli yazdığım ALTERNATİF ANNE sitesinde
başlığıyla yayınlanmış ve oradan alınmıştır.

Yorumlar

Popüler Yayınlar