Sanki Sen Ördek Değilmisin

İnsanların soğuktan birbirine yakın durduğu Ankara’da büyüdüm ben. Malum memur şehri olması nedeniyle resmiyeti vardır ama sevgisi büyüktür. Her geçenin dönüp yeniden baktığı güzel gülleri olan 3 katlı bir evde başladı Ankara anılarım, sonra zaman içinde o 3 katlı ev büyüdü apartman oldu, biz büyüdük zaman geçti öyle böyle derken anılar büyüdü özlemler büyüdü.

Dedimya zaman geldi geçti, insanlar geldi geçti derken her sene değişmeyen şeylerden birisi; kuş üzümünden gözleri, havuçtan gagalarıyla anneannemin yaptığı papates püresinden oördek ve yavruları. Ne vakit yılbaşı dense o gelir aklıma.

Okuldan eve gelmiş olurdum, en sevdiğim şey anneannem dolma yaparken kullandığı içi kaçırmak olurdu. Bir yandan bana kıyamaz, bir yandan yetmiyecek diye dertlenirdi. Bazı bazı onları rahat bırakayım diye aldıkları hediyelerden bir tanesini verirlerdi.

Akşam olduğunda geniş bir sofra olurdu, hep beraber olurduk. Amcadedemler hemen her yılbaşı bizde olurlardı, gerçi saat 22:00 gibi gitmeye yeltenselerde bırakmazdık. Hani bırakmazdık ama 00:00’a kadar da zor tutardık.
Bazı seneler Yalçın Dayımlarda gelirdi. Yalçın Dayım tam salon beyfendisidir, hep özenmişimdir örnek almışımdır onu. O çocuk yaşımda şimdi nasıl davranıyorsa öyle davranırdı bana. Saygısı “Can” a yaşa değildir. Bir cümle içinde bir sevgi şiiri okur, gönlüne dokunur insanın.
Bazı seneler, Kutsiye yengemler gelirdi, hemen bize yürüme mesafesinde olurlardı. Çocukluk işte, o zaman anlattıkları bir kulağımdan girer ötekinden çıkardı. Daha kıymetini bilebilseydim o hikayelerin, birde elini öpmeyi becerebilseydim. Fakat o bu, benim diyen arkadaşıma taş çıkartır, benimle çocuk olur oynardı, bilmeceler sorardı. Ufak tefekti ama Nazım’ın dediği gibi “Mavi gözlü Dev”

Bazı seneler, İstanbul’dan Ali eniştemler gelirdi. İklil, Didem, Ben saatlerce oynardık, ne hoşuma giderdi. İnceden Ali Eniştemi kızdırırdık. Bana “Serseri” derdiya çok hoşuma giderdi o. Ali eniştemlerle Güzin Teyzemde geldimi hele Anneannemin mutluluğunu unutamam. Kız kardesim derdi ona, öylede tutardı gönlünde.
Bazı seneler Ahmet Dayım gelirdi, gerçi o yeni yıl için mi? Yoksa Barbunya için mi gelirdi çözemedik 
O evde Aydın Dayımı misafir edemedik sanırım ama onu gençliğime yerleştirdim. Belki ondan aldım nasıl bir kız babası olunabileceğini.

Hee bazı seneler bu saydıklarımın bir kaçı aynı zamana denk gelirdik. İşte o zaman çok daha keyifli olurdu. Evler değişti, şehirler değişti masalar hiç değişmedi.
Her yılbaşı Patatesten ördeğimiz masada oldu. Sonra herşey zamanla değişti, önce ördeğimiz gelmez oldu, sonra serseriliğimiz gitti, güldüğümüz hikayeler felan derken masalar ufalmaya başladı, masalar ufaldıkça özlemler büyüdü.
İnsan evde sadece ailesiyle bir başına bir yeni yıl geçirdiğinde çok daha net hissediyor o özlemi. Masada herşey var, patatesten ördeğin yok!! O ördeği yaparken atışanlar yok. İşte birazda alkol alınca böyle bir yoklukta, daha bir özlüyor insan gözleri doluyor, bir iki damla yaş dökülüyor gözünden. Sonra makarna saçlı bir ördek geliyor yanına, göz yaşlarını minicik elleriyle siliyor. “Baba neden öyle oldu gözlerin “ diye soruyor?
Bir an göz göze geliyoruz, dolu dolu gözleriyle bana bakıyor. Minicik gözlerinde koca koca sevgi yaşları biriktirmiş. Yok birşey elim biberli gözüme sürdüm diyorum.
İşte o zaman çok daha iyi anlıyorum, o masanın ördeklerinden biriydik her birimiz.

Yorumlar

Popüler Yayınlar