Geceden Sabaha Küskün Ceza

Sabah 04:30 kalktım giyiniyorum, gözümü açmak bile bir dertken, sıcacık uykudan kalkmışım buz gibi kıyafetlerin içerisine... herşey bir tarafa iki tombul yanak, yukarıda kalan biraz soğuk, ama ikiside yemelik... giyiniyorum, doya doya öpüyorum, o kadar güzel uyuyor ki gittiğimden haberi bile olmuyor..
Her sabah oynaş oynaş uyandığım kızımı bırakıyorum, hop iş gezisine, ilk gittiğimde 10 günlüktü, bırakması çok zor olmuştu, alışırım sanıyordum ama olmamış... Hiç gidesim yoktu, zaten evden hiç uzaklaşasım olmaz benim, şimdi daha zor oluyor... bir yandan da çok sevdiğimiz bahçe meyveleri ve üstüne rahatlıkla ettiğimiz pirima için bir sponsor bulamadığım sürece iş gerekliliklerini de yapmam lazım....
Bu mecburiyetle
26 Nisan sabahı çıktık gittik Atina'ya... hergecen dakika kızımdan uzaklaşırken, yeniden kavuşmaya yaklaşıyordum... aptal avuntusu derler ya :) bizde böyle avunduk... Şirketten Eser'le antik ettik kuntik ettik, acındırdık kendimizi, öyle böyle yaptık derken ne yaptıysakda birgün önce dönmeyi beceremedik... o kadar belli ki kıza özlemim düşkünlüğüm tüm şirket biliyor bunu... :) hatta patron POOR ÖZDEMİR diyo bana :)... Poor Moor özlüyorum arkadaş varmı daha ötesi.
Bu arada duyuyorum ki kızım gel gel yapmayı öğrenmiş... iyice içim gidiyo
Derken sayılı zaman kızı olmayana çabuk geçti, ben Cuma edene kadar totomdan ter damlattım.
Büyük bir heyecan bindik uçağa, binmeden Yunanistan'dan kızıma oyuncak kolleksiyonu için aldığım minik oyuncaklar dışında, dayanamadım eşimin tüm tembihlerine rağmen, aldığım pembiş bandananın yanına kırmızı, minik sandaletler masraf hanemize yazıldı..
Indim uçaktan büyük heves bir nevi koşa koşa eve geldim... içeri girdim, aileme sonunda sağ salim kavuştum...
O kadar özlediğim kız, bir yabancı görmüş gibi bakıyordu bana, açıkçası bozuldum, unuttu beni bu minik boncuk dedim.. Eşim uykusu geldi, ben yorgundum felan derken, yattık... sabah olmasını nasıl heyecanla bekledim.. nede olsa dün uykusu vardı, oynayamadık hasret gideremedik kızımla... böyle bir hevesle gece hemen geçti, kızın sesini sabah ilk duyduğumda yanında aldım soluğu....
Sabah, saatlerce beraber oynadığımız, ikimizinde büyük keyif aldığı sabah sefası, biraz tatsızdı.. yapmadığım şebeklik kalmadı, basit bi gülümsemeden öteye gidemedik... ilginç bir şekilde ne bana geliyordu nede beni gözünün önünden kaybediyordu...

Derin bir uykudan sabah babayla oynamak için uyanan bir prensesi hayal kırıklığına uğratmanın cezası buydu herhalde..
Sessizce gitmenin cezası buydu herhalde
Belki beni unutmamıştı, ama bana kırıldığı kesindi... öyle olmasa ilk gerçek, içten gülücüğü öğlenden önce almış olurdum.
Hem özlemiş, hem kızgın, hem küskün..
Geceden Sabaha küskünlük yetti gerçekten, patron haklı poor Özdemir :)
Ama buna sahip olup "poor" olmak mı? Buna sahip olmamak mı ?

Yorumlar

Popüler Yayınlar